II. KEYKAVUS
 IV. KILIÇARSLAN ve II. KEYKUBAD
(647-655 H.) 

Saltanat Mücadeleleri

            Gıyaseddin Keyhüsrev öldüğünde, İzzeddin Keykavus, Rükneddin Kılıçarslan ve Alaeddin Keykubad adlarında üç oğlu vardı.  Bunlardan en büyüğü olan Keykavus 11, Kılıçarslan 9, Keykubad ise 7 yaşlarında idi.  Keykavus’un annesi, Konyalı bir hıristiyan kızı olan Berduliye Hatun idi.  Kılıçarslan, yine başka bir Konyalı hıristiyan anneden doğmuştu.  Keykubad ise Gürcü Prensesi Thamara’nın (Gürcü Hatun) oğlu idi.  Keyhüsrev, veliahd olarak Keykubad’ı vasiyet etmişti.  Fakat başta vezir Şemseddin İsfahani olmak üzere, devlet büyükleri İzzeddin Keykavus’u tahta çıkarmaya karar verdiler.  Şemseddin İsfahani’yi destekleyen arkadaşları yüksek makamlara tayin edildiler.  Celaleddin Karatay saltanat naibi, Has-Oğuz beylerbeyi, Fahreddin Ebubekir pervane, Baba lakabı ile anılan Şemseddin Tuğrai’ de adı üstünde tuğracı olarak atandı.  Bu sırada, 1246 yılında, Güyük Han’ın, tahta çıkış merasimi için, bütün tabi hükümdarlar Karakurum’a davet ediliyordu.  Bu davete, İzzeddin Keykavus’un değil, Rükneddin Kılıçarslan’ın katılmasına karar verildi.  Böylece küçük şehzade Kılıçarslan Moğolistan’a gitmek üzere atabeki Bahaeddin Tercüman ile birlikte yola çıkarıldı.

            Vezir Şemseddin İsfahani’nin, Batu Han’ın iradesiyle, çok geniş yetkilerle, vezir atanması ve diktatörce yönetimi bir süre sonra huzursuzluklara neden oldu.  Şemseddin İsfahani öncelikle yakın çevresindeki arkadaşlarını tasfiye etti.  Sonra da Sultanın annesi ile evlenerek durumunu daha da sağlamlaştırmak istedi.

            Kılıçarslan ile Güyük Han’a giden heyet, büyük Han’a Şemseddin İsfahani’yi şikayet ederek, Han’dan, Kılıçarslan’ın Sultanlığı ve Bahaeddin Tercüman’ın vezirliğini emreden bir yarlıg alarak 2000 Moğol askeri ile birlikte geri dönmüşlerdi.  Önce Erzincan ve sonra Sivas’a geçen Kılıçarslan, bu yarlığa dayanarak 1249 da sultanlığını ilan etti.  Bu durum karşısında, Şemseddin İsfahani, Keykavus’u yanına alıp Antalya veya Alaiye’ye giderek orada isyan etmeyi düşünüyordu.  Celaleddin Karatay, üç kardeşi birden tahta oturtmak gibi dahiyane bir fikirle probleme çözüm getirdi.  Bu arada Şemseddin İsfahani de öldürüldü (1249).  Bazı çatışmalardan sonra Celaleddin Karatay’ın fikri kabul edildi.  Necmeddin Nahçevani gibi, siyasete bulaşmamış temiz ve dürüst bir insan da vezirliğe getirildi.  Karatay, siyasi ihtirasları dizginliyerek, üç kardeşin saltanatı altında, Selçuklu birlik ve nizamını tekrar kurmaya çalışmıştır. Karatay her üç sultanın atabekliğini üstlenerek, onları bazı devlet adamlarının entrikalarından korumayı amaçlıyordu.  Nitekim daha sonra, bu entrikalara dayanamıyan Necmeddin Nahçevani vezirliği bırakmak zorunda kalmıştır. 

            Bu sırada, büyük han Mengü, Keykavus’un da Moğolistana giderek kendisini ziyaret etmesini istiyor hatta emrediyordu.  Karatay ve yeni vezir İzzeddin Muhammed, Kılıçarslan ve Keykubad ile Kayseri de kalıp, Keykavus’u maiyeti ile birlikte Moğolistan’a yolladılar.  Fakat Keykavus Sivas’a vardığında, Kayseri’de hastalanan Karatay’ın ölüm haberi üzerine geri döndü (1254).  Karatay’ın ölümü üzerine, onun düzene sokmağa çalıştığı devlet işleri tekrar karıştı.  Keykavus, Karatay’ın ölümü nedeniyle Moğolistan’a kendisi gidemeyip, bir mektupla, yerine küçük kardeşi Keykubad’ı yolladı.  Keykubad ile yola çıkan heyet uğradıkları her yerde, sultanlığın esasında Keykubad’ın hakkı olduğu propogandasını yaptılar.  Kılıçarslan ve Keykavus’ta, Han’ın, saltanatı Keykubad’a vereceği korkusu uyandı.  Ve bir iddiaya göre Keykubad’ı, Erzurum’da öldürttüler.

            Bu arada Konya’da kalan iki kardeşin münasebetleri iyi gitmiyordu.  Keykavus içki ve eğlenceye daldı.  Etrafını ayak takımı sardı.  Hıristiyan dayıları da devlet işlerine karışıyor ve Kılıçarslan’ı gözden düşürmeye çalışıyorlardı.  Kılıçarslan, sonunda saraydan gizlice kaçarak adamlarıyla Kayseri’ye gitti ve burada tahta çıktı (1254). İki taraftan araya girenler, ülkeyi iki kardeş arasında taksim etmeye çalıştılarsa da anlaşma sağlanamadı.  İki kardeşin kuvvetleri arasında çıkan muharebede Kılıçarslan tarafı mağlup oldu.  Kılıçarslan Develu üzerinden Sis’e kaçmakta iken Türkmenler tarafından yakalanıp Kayseri’ye yollandı.  Burada iki kardeş tekrar barıştılar.  Keykavus, Kılıçarslan’ı önce Amasya’da ikamete mecbur etti sonra da Borgulu kalesinde hapsettirdi.

            Selçuklu Devleti, Kösedağ yenilgisinden sonra, Moğol tabiiyetine girmesine rağmen, Moğollar Anadolu’yu işgal etmeye kalkmamışlardı.  Baycu’nun daima, anlaşmalarla saptanandan daha fazla vergi talep etmesi üzerine,  Fahreddin Ali, Batu Han’a giderek şikayette bulunmuş ve ondan Baycu’nun aşırı taleplerine karşı bir yarlıg almıştı.  Baycu buna uymadığı gibi Selçuklular’a karşı  hiddeti de artmıştı.  Diğer taraftan, Mengü Kaan, kardeşi Hulagu’yu, kendi ordusu ile, İslam ülkelerinin fethi için batıya yolladı.  Hulagu, Baycu’nun barınmakta olduğu Mugan ovasına yerleşince de, Baycu kendisi ve kuvvetlerinin barınıp beslenebilmesi için  yeni yerler aramak zorunda kaldı.  Baycu, Keykavus’a yazdığı bir mektupla Anadolu’da yaylak ve kışlak yer talebinde bulundu (1256).  Keykavus, Baycu’nun Selçuklu ülkesini istila tehlikesi karşısında hazırlanmaya başladı.  Baycu ordusu ile Erzurum üzerinden göç ede-ede Aksaray’a geldi.  Toplanan Selçuklu ordusu da, vezir İzzeddin, beylerbeyi Yav-Taş ve Fahreddin Arslan-Doğmuş komutasında, Aksaray’a doğru yola çıktı.  İki ordu Sultanhanı civarında savaşa tutuştu, fakat Selçuklu ordusu kolaylıkla bozguna uğradı (1256).  Kaykavus, Konya Sarayı’ndaki hazineleri de yanına alarak, Alaiye’ye ve daha sonra da Bizanslılara sığındı.  Baycu, çarpışmadan Konya’ya girdi.  Şehrin dış surlarını yıktırdı.  Oğlu Yisutay’ı, Keykavus’u yakalamakla görevlendirdi ise de başarılı olamadı.  Borgulu’da hapiste bulunan Kılıçarslan’ı Konya’ya getirterek tahta oturttu (1257).  Moğollar’la anlaşma imzalanıp, Baycu Aksaray’a geçti.  Moğol askerlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için bütün ülkeden para ve mal toplandı.

            İlk İlhanlı hükümdarı Hulagu, Bağdat üzerine sefere hazırlanırken. Baycu’yu da çağırdı.  Bir rivayete göre, Baycu’nun Anadolu’dan ayrılması üzerine, Bizans’a sığınmış olan Keykavus, İznik İmparatoru’ndan aldığı yardımla ve Bizans askerleri ile Konya’ya döndü  ve tahtı  ele geçirdi (1257).  IV. Kılıçarslan maiyeti ile birlikte Kayseri’ye ve bilahare, Keykavus kuvvetlerinin takibi üzerine, Tokat’a çekildi.  Kılıçarslan, Keykavus’un ilerlemesi üzerine, Hülagu’ya müracaatla, ondan saltanat yarlığı alarak Erzincan’a döndü.  Moğollardan aldığı destekle Niksar’a geldi.  Niksar halkı Kılıçarslan’ı tekrar tahta çıkardı.  Kılıçarslan buradan Tokat’a yürümek istediyse de Yav-Taş’ın müdafaası buna mani oldu.  Fakat iki kardeşi tutan kuvvetler ve Kılıçarslan tarafında olan Moğollar arasında irili ufaklı itişmeler devam edip durdu.

            Dört yıl önce, Keykubad ile birlikte Karakurum’a yola çıkan Selçuklu heyeti nihayet geri döndü.  Yanlarında Mengü Kaan’ın yarlığı vardı.  Bu yarlığa göre Selçuklu ülkesi ikiye bölünüyor, Kızılırmak batısındaki bölge Keykavus’a, doğusundaki bölge ise Kılıçarslan’a bırakılıyordu (1259).  Bunun üzerine iki kardeş, anlaşmak zorunda kaldılar.  Bu sırada, Suriye seferine hazırlanan Hulagu, iki kardeşi de huzuruna çağırdı.  Önce Keykavus ve takiben de Kılıçarslan, ağır hediyelerle, Tebriz’de Hulagu’yu ziyaret ettiler.  Hulagu, Mengü Kaan’ın yarlığını uyguladı ve memleketi iki kardeş arasında taksim etti.  Hulagu, iki Selçuklu Sultanı’nı yanında tutup, Haleb seferine de beraberinde götürdü.  Bir hafta muhasaradan sonra Haleb’i aldı ve halkı katletti (1259).

            İzzeddin Keykavus, bu anlaşmadan sonra, dayıları ile birlikte, Antalya’ya gidip orada eğlence hayatına daldı.  Buna karşılık Rükneddin Kılıçarslan ise, vezirinin dirayetli idaresi ve Moğolllar nezdinde kazandığı destek sayesinde, derlenip toparlanıyor ve bir taraftan da kardeşini saltanattan uzaklaştırmaya çalışıyordu.  Keykavus bu sırada vergi tahsilatına gelen Moğol elçilerini geri çevirdi.  Hulagu, 1261 de Keykavus’u huzuruna çağırdı.  Keykavus ise kendi yerine saltanat naibi Yav-Taş’ı yolladı.

            Bu arada Eyyubiler parçalanmış ve zayıflamış bir durumda iken, Eyyubi orduları içindeki Kıpçak Türkleri idareyi ele alarak Mısır ve Suriye’de Memluk imparatorluğunu kurdular.  Büyük bir asker olan Baybars, Moğolları, Ayn Calut’ta müthiş bir yenilgiye uğrattı.  Moğollar dünyada mağlubiyeti ilk kez burada tattılar.  Böylece Baybars, Moğollar’a karşı, İslam’ın savunucusu olarak tarih sahnesine çıktı.  Keykavus, Hulagu’ya karşı, Baybars’ın desteğini aradı ise de önemli bir sonuç alamadı.  Moğol baskısı karşısında İstanbul’a sığınmak zorunda kaldı.  Tüm Selçuklu ülkesi de Kılıçarslan’a kaldı.

            Keykavus, İstanbul’da, Michael Paleologos tarafından çok iyi karşılandı.  Çünkü vaktiyle kendisi de bir ara Selçuklular’a sığınmak zorunda kalmıştı.  Michael, İznik tahtını elde ettikten biraz sonra, İstanbulu’u da Latinler’den kurtarmıştı.  Bu sırada, Yakın-Doğu siyesetinde önemli değişiklikler oldu.  Altınordu Hükümdarı Bereke Han, müslümanlığı kabul etti.  Akrabası İlhanlılar ile de arasında sınır ihtilafları vardı.  Bu nedenle Baybars ile İlhanlılar’a karşı ittifak kurdu.  Keykavus ta gönderdiği elçilerle, bu ittifakta kendisine bir yer arıyordu.  Fakat Bizans İmparatoru’nun siyaseti, Hulagu tarafında olmasını gerektiriyordu.  Kızı Despina’yı (Maria), ağır hediyelerle birlikte, Hulagu’ya yolladı.  Despina yolda iken Hulagu’nun ölümü üzerine, Hulagu’nun oğlu ve halefi Abaka ile evlendirildi.  Bu siyaset gereği, Bizans İmparatoru, Keykavus’a karşı tutumunu değiştirdi ve Keykavus’u hapsettirdi (1262).  Maiyetindeki insanlar da Ayasofya’da hristiyan olmaya zorlandı.  Bereke Han, bir ordu yollayarak Balkanlar’daki bizans beldelerini istila etti ve Enez’de hapiste bulunan Keykavus ile oğulları Geyumers ve Mesud kurtarılarak, Bereke Han’a götürüldüler.  Bereke Han, Keykavus’a ihsanlarda bulunarak onu evlendirdi, Suğdak ve Solhan şehirlerini ikta etti.  Keykavus Kırım sahillerinde, 1279 tarihinde ölünceye kadar, şahane bir hayat sürdü.  Oğlu Mesud’un, daha sonra, Anadolu’ya geçerek, Selçuklu tahtını ele geçirdiğini göreceğiz.

             Muineddin Pervane’nin Moğollar’la işbirliği sayesinde, IV. Kılıçarslan, 1266 da, ölünceye kadar sürmek üzere, tüm Selçuklu ülkesinin sultanlığını kazandı.  Moğol istilasından kaçıp Anadolu’ya sığınan Türkmen gurupları, Keykavus tarafını tutuyor ve Kılıçarslan’ı tanımak istemiyorlardı.  Moğollara da karşıydılar.  Bu Türkmenler arsında en kuvvetlilerini Denizli (Ladik), Honaz ve Dalaman civarında yurt tutanlar oluşturuyordu.  Başlarında da Mehmed Bey, kardeşi İlyas Bey, damadı Ali Bey, Seviç ve Salur Bey’ler vardı.  Hulagu Kılıçarslan’a, Anadolu’da bulunan İlhanlı kuvvetleriyle birlikte Mehmed Bey üzerine yürüme emri verdi.  Ali Bey’in ihanetinden de yararlanan Selçuklu-İlhanlı ordusu, Dalaman’a kadar uzanıp Türkmen bölgelerini işgal ettiler.  İlyas ve Salur Beyler esir edildi.  Aman dileyen Mehmed Bey Konya’ya götürülürken Borgulu’da öldürüldü.  Kendilerine yardım eden Ali Bey’i Denizli Türkmenlerine Bey tayin ettiler.  Tarihçilerin, bulundukları bölgeye izafeten, Denizli veya ladik Beyliği olarak isimlendirdikleri bu Beylik, Ali Bey’in oğlu İnanç (Yınanç) ile, İnançoğulları Beyliği olarak ta tanınmıştır.  Bu beylik 1262 den 1277 ye kadar Selçuklular’a tabi kalmış, bu tarihte Karamanoğulları’nın İlhanlı ve Selçuklular’a karşı ayaklanıp Konya’yı işgallerini fırsat bilerek, bağımsızlığını kazanmıştır.

            Keykavus taraftarı olan Beylikler arasında eskilik ve önem bakımından  ikinci sırada Karamanoğulları gelir.  Mehmed Bey’in idaresindeki batı Türkmenleri gibi, Kerimüddin Karaman’a bağlı güney Türkmenleri de, İlhanlılar ve Kılıçarslan’a karşı mücadeleye başlamışlardı.  Baycu’nun Konya’ya gelişine kadar hep Ermenilerle uğraşmış olan Karamanlılar, bu olaydan sonra cephe değiştirdiler.  Muineddin Pervane, Kamereddin-ili’ni Karaman Bey’e ikta ederek onu kazanmak istedi.  Böylece bir Türkmen Beyliği daha ortaya çıkmış ve tanınmıştı.  Moğol ve Selçuklu ordusu, Mehmed Bey üzrine Denizli’ye sevk edilince, sıranın kendilerine geleceğini anlayan Karamanlılar 20.000 kişilik bir ordu ile Konya üzerine yürüdüler.  Selçuklu ordusu, Karamanlılar’ı Gavale Kalesi civarında bozguna uğrattı ve esir edilen Önemli Karaman beyleri, Konya’da halka teşhir edilerek asıldılar.  Bu arada Karamanlılar ile işbirliği yapan bazı Konya ileri gelenleri de ilhanlı komutanı Alıncak Noyan’a gönderilmiş ve onun tarafından öldürülmüştür.  1262 yılında Kılıçarslan ve Muineddin Pervane daha başka birçok Türkmen  ayaklanması ile de uğraşmak zorunda kalmışlardır.  Muineddin Süleyman Pervane, Selçuklu devlet adamları arasında çok dikkate değer  olanlardandır.  Hatta, 1262-1277 arasındaki dönemden Pervane dönemi olarak bahsedilir.  Pervane, ilim ve sanat erbabını korumuş ve kollamıştır.  Mevlana Celaleddin ile de sıkı ilişkileri olmuştur.

            Dönemin siyasi yelpazesi gereği, Baybars Moğola karşı cihad açmış, ilhanlılar da hıristiyanları kollamıştır.  Bu nedenle Pervanenin de Ermenilerle ilişkileri iyi idi.  Moğollar’a dayanan Ermeniler Suriye-Anadolu kervan yolunda soygunlar yapıyorlardı.  Baybars bu konuda Ermeni Kralı Hetumu uyardı.  Hetum bizzat Hülagu’ya gitti ve dönüşte Kılıçarslan ile de görüştü.  Hülagu’nun baskısıyla Selçuklular ve Kilikya Ermenileri arasında bir anlaşma imzalandı ve Memluklara karşı bir ittifak kuruldu.  Bu arada Hetum, kızını Pervanenin oğluna verdi.

            Moğol istilaları ve dahili karışıklıklardan yararlanan Trabzon Rumları, her fırsatta ele geçirmeye çalıştıkları Sinop limanını 1259 da işgal ettiler.  1265 yılında Kılıçarslan ve Pervane, tahta çıkan Abaka Han’a gidip onu tebrik ettikleri zaman, Sinop’un kurtarılması için de izin aldılar.  Uzun muhasaralardan sonra Sinop 1266 da Pervane tarafından kurtarıldı.  Bu olay Pervane’nin ününü daha da arttırmıştır.  Pervane Sinop’un geri alınmasından sonra, şehrin kendisine temlikini talep etti.  Kılıçarslan buna karşı gelmeye çalıştıysa da, Pervane’ye fazla mukavemet edemeyip istediğini yapmak zorunda kaldı.  Bilahare Sinop’ta ortaya çıkan Pervane Oğulları Beyliği’de bu temliknameye dayanmaktadır.  Sinop meselesi yüzünden Pervane ile Kılıçarslan’ın arası açıldı.  Pervane, Kılıçarslan’ın Baybars ile ittifak içersinde olduğu iddiası ile, Moğolları, Sultana karşı kışkırtmaya başladı.  Sonunda bazı İlhanlı komutanlarını elde ederek Kılıçarslan’ı onlara boğdurttu (1266). 

© eroncoins.com

Koleksiyon İzmir Arkeoloji Müzesine kayıtlıdır.