I. GIYASEDDIN KEYHÜSREV
(588-595 H. - 601-607 H.)

  BİRİNCİ HÜKÜMDARLIĞI 588-595 H.

        II. Kılıç Arslan'ın ölümü üzerine küçük oglu ve veliahdi Giyaseddin Keyhüsrev Selçuklu tahtina geçti. Annesi Bizans imparator ailesine mensup bir kadindi. Kiliç Arslan ülkeyi taksim ettigi sirada onu Uluborlu'ya melik tayin etmisti. Babasinin ölümünü bir süre gizledikten sonra sultanligini ilân etti. Kardesleri kendisini sultan olarak tanimamakla beraber saltanat hukukunu çignemeye cesaret edememis ve melik unvanlariyla yetinmek zorunda kalmislardir. En tehlikeli rakibi Kutbeddin Meliksah'in bir süre sonra ölümü üzerine biraz rahat nefes alma imkâni bulan Giyaseddin Keyhüsrev Ankara meliki Muhyiddin Mesud ile Tokat meliki Rükneddin Süleyman Sah'in fetihlerle diger kardesleriyle mesgul olmalarindan istifade ederek kayda deger bir sikintiyla karsilasmadan Konya'da Selçuklu tahtini elinde tutabildi. Hatta Menderes vadisine kadar fetihlerde bulundu. Çok sayida esir ve bol miktarda ganimetle döndü. Esirleri Aksehir'e sevkedip köylere yerlestirdi. Onlara tohumluk dagitti ve bes yil boyunca vergiden muaf tuttu. Daha sonra Bizans imparatoru ile baris yapilinca bunlara diledikleri yerlere gidebilecekleri söylendi. Fakat onlar müslüman Türkler arasinda yasamayi tercih ettiler.

        Selçuklu tahtini ele geçirmek isteyen Rükneddin Süleyman Sah Ankara meliki Mesud'un elindeki bazi yerleri zaptederek onu kendine tabi kildi. Daha sonra diger kardeslerini de hakimiyet altina alip Konya üzerine yürüdü. Ona mukavemet edemeyecegini anlayan Giyaseddin Keyhüsrev 1196 yilina kadar tahtini korumus ve ayni yil Konya'yi Tokat meliki Rükneddin Süleymansah'a terketmek zorunda kalmistir.

                                    İKİNCİ HÜKÜMDARLIĞI 601-607 H.

         Keyhüsrev, büyük oğlu İzzeddin Keykavus’u Malatya’ya, ortanca oğlu Alaeddin Keykubat’ı Tokat merkez olmak üzere Danişmend iline, küçük oğlu Keyferidun’u da Koyulhisar’a melik tayin etti.  Fakat bu meliklerin bağımsızlıkları, babaları ve amcaları kadar değildi.  Eski düzene, sadece itaatkar davranan Erzurum meliki Tuğrulşah devam etti. 

            Keyhüsrev, içişlerinde herhangibir problemle karşılaşmadı ve komşuları arasında itibarı arttı.  Himayesi aranır oldu.  Nitekim Harput Artuklu hükümdarı Nizameddin Ebubekir ve Sumeysat hükümdari Melik Efdal, Keyhüsrev’e elçiler gönderip, Süleymanşah zamanında olduğu gibi, tabiiyetlerini arzedip yardım talebinde bulundular.  Keyhüsrev de, Harput’u, Diyarbekir Meliki Nasreddin Mahmud’ a karşı korudu.  Mengücikoğullarının bağımlılığı devam etti.  Mugiseddin Tuğrulşah zaten Konya’ya bağımlı idi. 

            Gürcüler 1205 yılında, Azerbaycan ve doğu Anadolu’da yeni yağma seferleri düzenlediler.  Ahlat hükümdarı ve Tuğrulşah Gürcülere karşı seferler yaptılar.  İstanbul’da kurulan Latin İmparatorluğu, Balkanlar ve Yunanistan’da da egemenliklerini genişlettiler.  Anadolu’ya dokunmadılar.  Alexius’un damadı, Theodore Laskaris İznik’te yeni bir imparatorluk kurmaya muvaffak oldu (1206).  Laskaris, Latinlere karşı olduğu gibi, Karadeniz sahillerinde tutunmaya çalışan Comnenus’lara karşı da mücadele vermek zorunda idi.  Nitekim, Bizans İmparatorluğu’nun yıkılması üzerine, Alexis ve David adlarında iki genç şehzade, Karadeniz sahillerinde yerleşiyordu.  Thamara’nın yeğeni olan Alexis, Gürcistan’dan aldığı yardım ile Trabzon’da yerleşip burada yeni bir hanedan kurdu (1204-1461).  Küçük kardeşi David ise, Sinop ve Ereğli şehirlerine yerleşip, Laskaris’e karşı harekete geçmişti. Laskaris, Keyhüsrev ile anlaşmak zorunda kaldı.  Bu anlaşma sayesinde David’in ordusunu mağlup ederek David’i esir aldı.  Keyhüsrev de, Samsun’a baskı yapan Alexis’i bertaraf etti.

            Bizans’ın yıkılmasından sonra, Bizans’ın hakimiyetinde bulunan Anadolu’nun başka bölgeleri gibi, Antalya’da da bir otorite boşluğu ortaya çıkmış, şehir Aldobrandini adında bir İtalyan’ın eline geçmişti.  Aldobrandini, Kıbrıs’taki haçlılar’ın korumasında idi.  Şehirdeki karışıklıklar nedeniyle ticari faaliyetlerin aksaması üzerine, Keyhüsrev, duruma müdahale etmek için, Antalya’ya yürüdü ve şehri muhasara etti.  Fakat Kıbrıs’tan yardım gelmesi üzerine başarılı olamadı.  Sonradan, yerli rum halkın, Keyhüsrev’i tercih etmesi üzerine, şehir zaptedilebildi ve franklar esir alındı (1207).  Keyhüsrev, ikinci defa tahta çıkışında yardımını gördüğü Mübarizeddin Er-Tokuş’u, Antalya valiliğine atadı.  Takiben Kıbrıslılarla da anlaşarak şehri serbest ticarete açtı.

            Süleymenşah’ın ölümü üzerine, Ermeniler, Selçuklu tabiiyetini bir tarafa bırakarak, sınırlarda karışıklık çırarıp yağmalara başladılar.  Bunun üzerine Keyhüsrev Ermeni seferine mecbur oldu.  Maraş’ı geri alıp, Hüsameddin Hasan’a teslim etti (1208-1209).  Böylece Selçuklular’a tabi bir beylik ortaya çıktı.   Maraş, Hüsameddin Hasan, oğlu İbrahim ve torunu Nusretüddin zamanında, çok iyi idare ve imar edildi.  Keyhüsrev, Maraş’tan sonra Kilikya’ya indi ve Ermeniler’i tekrar itaate aldı. 

            Keyhüsrev’in, Samsun ve Antalya’da kazandığı zaferler ve Ermeniler’e karşı elde ettiği başarılar, İznik İmparatoru Laskaris ile arasını açtı.  Bunun aksine, Keyhüsrev ile, İstanbul’daki Latin İmpartatoru Henri arasında bir yakınlaşma başladı.  Bu arada, daha önce Keyhüsrev’i İstanbul’da misafir eden ve Latin işgali nedeniyle İstanbul’dan kaçan, eski imparator III. Alexis te, Ermeni seferinden sonra. Keyhüsrev’i Antalya’da ziyaret edip, damadı olan İznik İmparatoru Laskaris’ten şikayetçi oldu.  Keyhüsrev bir elçi ve mektup yollayarak, Laskaris’ten, tahtı, esas sahibi olan kayınpederi III. Alexis’e bırakmasını talep etti.  Laskaris’in bu ültimatomu  kabul etmemesi durumu daha da gerginleştirdi ve çatışma noktasına getirdi.  Bizans ve Selçuklu orduları Denizli veya Alaşehir yöresinde karşılaştılar.  Bu savaşta, Selçuklu orduları, üstün durumda olmalarına rağmen, Keyhüsrev’in şehit düşmesi üzerine dağılarak mağlup oldular (1211).  Laskaris, kayınpederini de esir alarak, onu, ölünceye kadar İznik’te hapsetti. 

 

© eroncoins.com

Koleksiyon İzmir Arkeoloji Müzesine kayıtlıdır.